İslâm’daki Faiz Yasağının Temeli Olarak Câhiliye Ribâsı Kavramı
İslâm’daki faiz yasağının temelini Câhiliye Dönemi’nde bilinen ve uygulanan ribâ teşkil eder. İlk dönem müfessirlerinin kahir ekseriyetine göre, Kur’ân’da yasaklanan ribâ da câhiliye ribâsıdır. Sünnet’te aynı cins malların birbiriyle alışverişlerinde sözleşme yapan taraflardan biri lehine şart koşul...
Main Author: | |
---|---|
Format: | Article |
Language: | Turkish |
Published: |
Cumhuriyet University
2017-06-01
|
Series: | Cumhuriyet İlahiyat Dergisi |
Subjects: | |
Online Access: | https://dergipark.org.tr/tr/pub/cuid/issue/27617/307384?publisher=cumhuriyet |
id |
doaj-17a7467f1cbf4369afaea147ed74276c |
---|---|
record_format |
Article |
collection |
DOAJ |
language |
Turkish |
format |
Article |
sources |
DOAJ |
author |
Ali Rıza Gül |
spellingShingle |
Ali Rıza Gül İslâm’daki Faiz Yasağının Temeli Olarak Câhiliye Ribâsı Kavramı Cumhuriyet İlahiyat Dergisi shopping illegitimate earning debt on loan interest jāhiliyya usury alışveriş gayrimeşru kazanç borç ödünç faiz câhiliye ribâsı |
author_facet |
Ali Rıza Gül |
author_sort |
Ali Rıza Gül |
title |
İslâm’daki Faiz Yasağının Temeli Olarak Câhiliye Ribâsı Kavramı |
title_short |
İslâm’daki Faiz Yasağının Temeli Olarak Câhiliye Ribâsı Kavramı |
title_full |
İslâm’daki Faiz Yasağının Temeli Olarak Câhiliye Ribâsı Kavramı |
title_fullStr |
İslâm’daki Faiz Yasağının Temeli Olarak Câhiliye Ribâsı Kavramı |
title_full_unstemmed |
İslâm’daki Faiz Yasağının Temeli Olarak Câhiliye Ribâsı Kavramı |
title_sort |
i̇slâm’daki faiz yasağının temeli olarak câhiliye ribâsı kavramı |
publisher |
Cumhuriyet University |
series |
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi |
issn |
2528-9861 2528-987X |
publishDate |
2017-06-01 |
description |
İslâm’daki faiz yasağının
temelini Câhiliye Dönemi’nde bilinen ve uygulanan ribâ teşkil eder. İlk dönem
müfessirlerinin kahir ekseriyetine göre, Kur’ân’da yasaklanan ribâ da câhiliye
ribâsıdır. Sünnet’te aynı cins malların birbiriyle alışverişlerinde sözleşme
yapan taraflardan biri lehine şart koşulan fazlalığın ribâ olarak
nitelendirilmesi de yine bu ribâ yasaklanırken güdülen mantığa dayanır. Keza,
fâsit veya bâtıl alışveriş türlerinin ve gayrimeşru kazanç yollarının Hz.
Peygamber tarafından yasaklanmasının temelinde de yine câhiliye ribâsının
yasaklanmış olmasının gerisindeki maksat/maslahat yatmaktadır. Ayrıca İslâm
alimlerinin ribâya ilişkin görüşlerinin şekillenmesinde ve netleşmesinde
câhiliye ribâsına yükledikleri anlamın büyük bir etkisi vardır. Bu makalede öncelikli
amacımız, ana kaynaklara müracaat ederek câhiliye ribâsının mahiyetini ortaya
koymak, özelliklerini ve unsurlarını tespit etmektir. Ulaştığımız sonuçların,
günümüzdeki faiz problemine İslâm açısından çözüm arayan çabalara temel bir
katkı sağlayacağını umuyoruz.
Faiz, makul ve haklı temellere dayanmayan
gayrimeşru bir muamele ve gayriahlaki bir kazanç biçimidir. Bu yüzden bütün
semavi dinlerde yasaklanmış, Eski Yunan Felsefecileri tarafından eleştirilmiş,
insaf ve vicdanı olan herkes tarafından gayriinsani görülmüştür. Bununla
birlikte, faiz anlayışı, çağdan çağa, toplumdan topluma az veya çok
farklılaşabilmiştir. Câhiliye Arapları da biçimsel olarak evrensel olsa bile
yerel özellikleri de az olmayan bir faiz anlayışına sahiptiler. Onlar bu
anlayışlarını, bizzat faiz, faiz muamelesi ve faiz işletilmek üzere verilen mal
anlamlarının her üçünü birden karşılayan ribâ kelimesiyle ifade etmekteydiler. Arap dilinde bu kelime ve
türevleri, genel olarak, ne şekilde ve hangi yönden olursa olsun bir şeyin
artması, fazlalaşması, çoğalması anlamlarına gelmektedir. Bu kelime özel olarak
mal ve mali işlemler için kullanıldığında ise, faizlendirme / ribâlandırma
yoluyla artmayı ifade etmektedir. Kelimenin if’âl kalıbı, artırmak, faizcilik veya tefecilik yapmak, ribâ / faiz
almak veya vermek, ribâ ile malını artırmak, bir şeyi nemalandırıp artırmak,
faiz yemek, faize bulaşmak, verdiğinden
daha fazlasını almak anlamlarında kullanılmaktadır.
Câhiliye Arapları arasında ribânın çok yaygın
olduğu bilinmektedir. Hz. Peygamber, Hicretin 10’uncu yılında yaptığı Veda
Haccı’nda irad ettiği bir hutbesinde, “Câhiliye toplumunun ribâsı kaldırılmıştır.
Kaldırdığım ilk ribâ da ribâmız, yani, Abbas b. Abdulmuttalib’in ribâsıdır;
artık onun tamamı kaldırılmıştır.” demiştir. Bununla birlikte, Hz.
Peygamber’den ve sahabilerinden, bu ve benzeri hadislerde geçen câhiliye ribâsı
tabirini açıklayan herhangi bir bilgi nakledilmemiştir. Bu konudaki ilk
açıklamalar tabiilere aittir. Onlardan gelen rivayetleri dörde ayırabiliriz. Birinci
tür rivayetlerde, veresiye alışveriş sonrasında müşteri borcunu ödeyemiyor,
satıcı ile yeni bir akit yapıyor, satıcı onun borcunu erteliyor, fakat yeni
vade karşılığında ondan anamalına ilaveten bir fazlalık almayı şart koşuyor,
onun aldığı bu fazlalığa ribâ deniyor. Veresiye alışveriş
terkibinin yerini ikinci tür rivayetlerde borç (الديْن)
kavramı, üçüncü tür rivayetlerde ödünç (القرْض)
terimi, dördüncü tür rivayetlerde de hak (الحقّ)
kelimesi almaktadır. Rivayetlerin analizinden anlaşılmaktadır ki, Câhiliye
Dönemi’nde ribâ akdi, ödünç işlemlerinde ödünç akdiyle eşzamanlı olarak
yapılabilirken, diğer borç akitlerinde zamanında ödenmeyen borcun vadesi yeni
bir anlaşmayla uzatılırken yapılmaktadır.
Bu rivayetler câhiliye ribâsının muhtevasını
belirlemek için sağlam bir veri alanı oluşturmaktadır. Biz bu rivayetlerden
hareketle İslâm’dan önceki ribânın unsurlarını ve özelliklerini
belirleyebiliriz. Rivayetlerden anladığımız kadarıyla, câhiliye ribâsının
tarafları hakiki kişilerdir, dayandığı akit çoğu kere borç akdidir; ribâ akdi
borçlanmanın bir sonucu olarak akdedilir, tarafların icap ve kabulleri ile geçerlilik
kazanır, borçlunun anamaldan daha fazlasını ödemesi şartını içerir; ribâ akdine
konu olan mal hakiki maldır, fazlalık olarak ödenen miktar ödünç akdinde
vadeye, diğer akitlerde de borcu ertelemeye karşılık gelir. İslâm öncesi
dönemde nizami bir Devlet sistemi bulunmadığından, ribâ, oldukça kontrolsüz,
istikrarsız, dengesiz, ekseriyetle yüksek oranlı ve acımasız bir seyir
izlemiştir. Bu özellikleri sebebiyle câhiliye ribâsı, şeklen günümüzdeki faiz
olgusunu andırsa da uygulanış ve işleyiş biçimi ve fonksiyonları itibariyle
daha çok tefeci faizine benzemektedir.
İslam alimleri câhiliye ribâsını farklı bakış açılarından
hareketle tanımlamaktadırlar. Mesela Tahâvî, onu, “vadesiz borcun [ödenmesinin borç verilen] malın
artırılması karşılığında ertelenmesi” şeklinde tarif etmektedir. Ebû Bekir
el-Cassâs onun hakkında, “Câhiliye ribâsının, şart koşulmuş bir fazlalık
karşılığında vadelendirilmiş olan bir ödünç verme [neticesinde] meydana geldiği
ve bu fazlalığın, vadeye karşılık geldiği bilinmektedir.” açıklamasını yapmaktadır.
Ulaştığımız bilgiler ışığında câhiliye ribâsının, bir kişinin başka birine
ödünç verirken veya hakkı olan bir malı ödemesini ertelerken ya da vadesi gelen
bir alacağını yeniden vadelendirirken anamalına ilaveten almayı şart koştuğu ve
aldığı gerçek fazlalığın adı olduğunu söyleyebiliriz.
Ribâ Kur’ân’da hiçbir şüpheye yer bırakmayacak
biçimde haram kılınmıştır. Fakat ayetlerdeki ribâ kavramıyla câhiliye ribâsının
mı, yoksa sonradan ona eklenen diğer anlamları da kapsayacak şekilde her türlü
ribânın mı kastedildiği tartışmalıdır. Tartışmanın temelinde Kur’ân’da geçen
er-ribâ (الربا)
kavramının belirtecinin fonksiyonunun ne olduğu yatmaktadır. Müfessirlerin
kahir ekseriyeti, bu belirtecin cins anlamı ifade etme fonksiyonuna sahip
olduğunu (الجنسية), bu
nedenle de ilgili ayetlerdeki ribâ lafzının her yer ve zamanda cari olan her
türlü faizi kapsadığını iddia etmektedir. Ancak bu ayetler vahyedilirken Arap
toplumunda câhiliye ribâsından başka bir ribânın bilinmediği de bir gerçektir.
O halde bu belirtecin öteden beri bilinen bir manaya işaret etme fonksiyonu
taşıması (العهدية)
daha güçlü bir ihtimaldir. Bazı müfessirler bu durumu dikkate alarak, ayetlerde
geçen ribâ kelimesinin câhiliye ribâsı anlamına geldiğini söylemişlerdir.
Özellikle ilk dönem müfessirlerinin ve son yüzyıllarda yaşayan müfessirlerin
çoğu bu kanaattedir.Ancak kabul etmeliyiz ki, sonradan gerek Hz.
Peygamber’in sünnetiyle, gerekse İslâm alimlerinin içtihadıyla ribâya eklenen
manalar Kur’ân’la tamamen alakasız da değildir. Ancak bu alakayı kurmanın yolu,
faizin her türünü ribâ kapsamına almak değildir. Kanaatimizce, bu alakayı
kurmanın iki yolu vardır. Yapılması gereken ilk şey, şekilleri, amaçları,
fonksiyonları, özellikleri, unsurları ve sonuçları itibariyle câhiliye
ribâsıyla benzerlik gösteren muameleleri tespit edip, bunları ribâ kapsamında
değerlendirmektir. Bundan sonra yapılması gereken de Hz. Peygamber’in fazlalık
ribâsını (ربا الفضل) yasaklarken
yaptığı gibi, Kur’ân’da haram kılınan ribâya giden yolları tespit edip, ribâya
ek olarak bunları önleyici tedbirler kapsamında haram kabul etmektir. Ana
hareket noktası bu olmakla birlikte, ribâ kavramının kapsamı, ayrıntılarda
izlenen yönteme, içinde bulunulan zaman ve mekana göre farklılaşabilecektir. Bu
da esası itibariyle statik olan ribâya mahiyeti sürekli güncellenebilen dinamik
bir yapı kazandıracaktır |
topic |
shopping illegitimate earning debt on loan interest jāhiliyya usury alışveriş gayrimeşru kazanç borç ödünç faiz câhiliye ribâsı |
url |
https://dergipark.org.tr/tr/pub/cuid/issue/27617/307384?publisher=cumhuriyet |
work_keys_str_mv |
AT alirızagul islamdakifaizyasagınıntemeliolarakcahiliyeribasıkavramı |
_version_ |
1724521780917305344 |
spelling |
doaj-17a7467f1cbf4369afaea147ed74276c2020-11-25T03:43:02ZturCumhuriyet UniversityCumhuriyet İlahiyat Dergisi2528-98612528-987X2017-06-0121170174810.18505/cuid.3073842İslâm’daki Faiz Yasağının Temeli Olarak Câhiliye Ribâsı KavramıAli Rıza Gül0ESKISEHIR OSMANGAZI UNIVİslâm’daki faiz yasağının temelini Câhiliye Dönemi’nde bilinen ve uygulanan ribâ teşkil eder. İlk dönem müfessirlerinin kahir ekseriyetine göre, Kur’ân’da yasaklanan ribâ da câhiliye ribâsıdır. Sünnet’te aynı cins malların birbiriyle alışverişlerinde sözleşme yapan taraflardan biri lehine şart koşulan fazlalığın ribâ olarak nitelendirilmesi de yine bu ribâ yasaklanırken güdülen mantığa dayanır. Keza, fâsit veya bâtıl alışveriş türlerinin ve gayrimeşru kazanç yollarının Hz. Peygamber tarafından yasaklanmasının temelinde de yine câhiliye ribâsının yasaklanmış olmasının gerisindeki maksat/maslahat yatmaktadır. Ayrıca İslâm alimlerinin ribâya ilişkin görüşlerinin şekillenmesinde ve netleşmesinde câhiliye ribâsına yükledikleri anlamın büyük bir etkisi vardır. Bu makalede öncelikli amacımız, ana kaynaklara müracaat ederek câhiliye ribâsının mahiyetini ortaya koymak, özelliklerini ve unsurlarını tespit etmektir. Ulaştığımız sonuçların, günümüzdeki faiz problemine İslâm açısından çözüm arayan çabalara temel bir katkı sağlayacağını umuyoruz. Faiz, makul ve haklı temellere dayanmayan gayrimeşru bir muamele ve gayriahlaki bir kazanç biçimidir. Bu yüzden bütün semavi dinlerde yasaklanmış, Eski Yunan Felsefecileri tarafından eleştirilmiş, insaf ve vicdanı olan herkes tarafından gayriinsani görülmüştür. Bununla birlikte, faiz anlayışı, çağdan çağa, toplumdan topluma az veya çok farklılaşabilmiştir. Câhiliye Arapları da biçimsel olarak evrensel olsa bile yerel özellikleri de az olmayan bir faiz anlayışına sahiptiler. Onlar bu anlayışlarını, bizzat faiz, faiz muamelesi ve faiz işletilmek üzere verilen mal anlamlarının her üçünü birden karşılayan ribâ kelimesiyle ifade etmekteydiler. Arap dilinde bu kelime ve türevleri, genel olarak, ne şekilde ve hangi yönden olursa olsun bir şeyin artması, fazlalaşması, çoğalması anlamlarına gelmektedir. Bu kelime özel olarak mal ve mali işlemler için kullanıldığında ise, faizlendirme / ribâlandırma yoluyla artmayı ifade etmektedir. Kelimenin if’âl kalıbı, artırmak, faizcilik veya tefecilik yapmak, ribâ / faiz almak veya vermek, ribâ ile malını artırmak, bir şeyi nemalandırıp artırmak, faiz yemek, faize bulaşmak, verdiğinden daha fazlasını almak anlamlarında kullanılmaktadır. Câhiliye Arapları arasında ribânın çok yaygın olduğu bilinmektedir. Hz. Peygamber, Hicretin 10’uncu yılında yaptığı Veda Haccı’nda irad ettiği bir hutbesinde, “Câhiliye toplumunun ribâsı kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk ribâ da ribâmız, yani, Abbas b. Abdulmuttalib’in ribâsıdır; artık onun tamamı kaldırılmıştır.” demiştir. Bununla birlikte, Hz. Peygamber’den ve sahabilerinden, bu ve benzeri hadislerde geçen câhiliye ribâsı tabirini açıklayan herhangi bir bilgi nakledilmemiştir. Bu konudaki ilk açıklamalar tabiilere aittir. Onlardan gelen rivayetleri dörde ayırabiliriz. Birinci tür rivayetlerde, veresiye alışveriş sonrasında müşteri borcunu ödeyemiyor, satıcı ile yeni bir akit yapıyor, satıcı onun borcunu erteliyor, fakat yeni vade karşılığında ondan anamalına ilaveten bir fazlalık almayı şart koşuyor, onun aldığı bu fazlalığa ribâ deniyor. Veresiye alışveriş terkibinin yerini ikinci tür rivayetlerde borç (الديْن) kavramı, üçüncü tür rivayetlerde ödünç (القرْض) terimi, dördüncü tür rivayetlerde de hak (الحقّ) kelimesi almaktadır. Rivayetlerin analizinden anlaşılmaktadır ki, Câhiliye Dönemi’nde ribâ akdi, ödünç işlemlerinde ödünç akdiyle eşzamanlı olarak yapılabilirken, diğer borç akitlerinde zamanında ödenmeyen borcun vadesi yeni bir anlaşmayla uzatılırken yapılmaktadır. Bu rivayetler câhiliye ribâsının muhtevasını belirlemek için sağlam bir veri alanı oluşturmaktadır. Biz bu rivayetlerden hareketle İslâm’dan önceki ribânın unsurlarını ve özelliklerini belirleyebiliriz. Rivayetlerden anladığımız kadarıyla, câhiliye ribâsının tarafları hakiki kişilerdir, dayandığı akit çoğu kere borç akdidir; ribâ akdi borçlanmanın bir sonucu olarak akdedilir, tarafların icap ve kabulleri ile geçerlilik kazanır, borçlunun anamaldan daha fazlasını ödemesi şartını içerir; ribâ akdine konu olan mal hakiki maldır, fazlalık olarak ödenen miktar ödünç akdinde vadeye, diğer akitlerde de borcu ertelemeye karşılık gelir. İslâm öncesi dönemde nizami bir Devlet sistemi bulunmadığından, ribâ, oldukça kontrolsüz, istikrarsız, dengesiz, ekseriyetle yüksek oranlı ve acımasız bir seyir izlemiştir. Bu özellikleri sebebiyle câhiliye ribâsı, şeklen günümüzdeki faiz olgusunu andırsa da uygulanış ve işleyiş biçimi ve fonksiyonları itibariyle daha çok tefeci faizine benzemektedir. İslam alimleri câhiliye ribâsını farklı bakış açılarından hareketle tanımlamaktadırlar. Mesela Tahâvî, onu, “vadesiz borcun [ödenmesinin borç verilen] malın artırılması karşılığında ertelenmesi” şeklinde tarif etmektedir. Ebû Bekir el-Cassâs onun hakkında, “Câhiliye ribâsının, şart koşulmuş bir fazlalık karşılığında vadelendirilmiş olan bir ödünç verme [neticesinde] meydana geldiği ve bu fazlalığın, vadeye karşılık geldiği bilinmektedir.” açıklamasını yapmaktadır. Ulaştığımız bilgiler ışığında câhiliye ribâsının, bir kişinin başka birine ödünç verirken veya hakkı olan bir malı ödemesini ertelerken ya da vadesi gelen bir alacağını yeniden vadelendirirken anamalına ilaveten almayı şart koştuğu ve aldığı gerçek fazlalığın adı olduğunu söyleyebiliriz. Ribâ Kur’ân’da hiçbir şüpheye yer bırakmayacak biçimde haram kılınmıştır. Fakat ayetlerdeki ribâ kavramıyla câhiliye ribâsının mı, yoksa sonradan ona eklenen diğer anlamları da kapsayacak şekilde her türlü ribânın mı kastedildiği tartışmalıdır. Tartışmanın temelinde Kur’ân’da geçen er-ribâ (الربا) kavramının belirtecinin fonksiyonunun ne olduğu yatmaktadır. Müfessirlerin kahir ekseriyeti, bu belirtecin cins anlamı ifade etme fonksiyonuna sahip olduğunu (الجنسية), bu nedenle de ilgili ayetlerdeki ribâ lafzının her yer ve zamanda cari olan her türlü faizi kapsadığını iddia etmektedir. Ancak bu ayetler vahyedilirken Arap toplumunda câhiliye ribâsından başka bir ribânın bilinmediği de bir gerçektir. O halde bu belirtecin öteden beri bilinen bir manaya işaret etme fonksiyonu taşıması (العهدية) daha güçlü bir ihtimaldir. Bazı müfessirler bu durumu dikkate alarak, ayetlerde geçen ribâ kelimesinin câhiliye ribâsı anlamına geldiğini söylemişlerdir. Özellikle ilk dönem müfessirlerinin ve son yüzyıllarda yaşayan müfessirlerin çoğu bu kanaattedir.Ancak kabul etmeliyiz ki, sonradan gerek Hz. Peygamber’in sünnetiyle, gerekse İslâm alimlerinin içtihadıyla ribâya eklenen manalar Kur’ân’la tamamen alakasız da değildir. Ancak bu alakayı kurmanın yolu, faizin her türünü ribâ kapsamına almak değildir. Kanaatimizce, bu alakayı kurmanın iki yolu vardır. Yapılması gereken ilk şey, şekilleri, amaçları, fonksiyonları, özellikleri, unsurları ve sonuçları itibariyle câhiliye ribâsıyla benzerlik gösteren muameleleri tespit edip, bunları ribâ kapsamında değerlendirmektir. Bundan sonra yapılması gereken de Hz. Peygamber’in fazlalık ribâsını (ربا الفضل) yasaklarken yaptığı gibi, Kur’ân’da haram kılınan ribâya giden yolları tespit edip, ribâya ek olarak bunları önleyici tedbirler kapsamında haram kabul etmektir. Ana hareket noktası bu olmakla birlikte, ribâ kavramının kapsamı, ayrıntılarda izlenen yönteme, içinde bulunulan zaman ve mekana göre farklılaşabilecektir. Bu da esası itibariyle statik olan ribâya mahiyeti sürekli güncellenebilen dinamik bir yapı kazandıracaktırhttps://dergipark.org.tr/tr/pub/cuid/issue/27617/307384?publisher=cumhuriyetshoppingillegitimate earningdebton loaninterestjāhiliyya usuryalışverişgayrimeşru kazançborçödünçfaizcâhiliye ribâsı |