Dört Temel Duygunun Bireylerde Risk Alma Davranışı Üzerindeki Etkisi

Bu çalışmanın amacı öfke, korku, umut ve üzüntü gibi dört temel duygunun bireylerin risk alma davranışına etkisini araştırmaktır. Bu amaç doğrultusunda Türkiye’de bir devlet üniversitesinden kolayda örnekleme ve gönüllü katılımla 440 denekten veri toplanmıştır. İlk önce değişkenlere ilişkin faktör...

Full description

Bibliographic Details
Main Authors: Selim Aren, Ahmet Oğuz Akgüneş
Format: Article
Language:English
Published: Isarder 2021-06-01
Series:İşletme Araştırmaları Dergisi
Subjects:
Online Access:https://isarder.org/index.php/isarder/article/view/632
Description
Summary:Bu çalışmanın amacı öfke, korku, umut ve üzüntü gibi dört temel duygunun bireylerin risk alma davranışına etkisini araştırmaktır. Bu amaç doğrultusunda Türkiye’de bir devlet üniversitesinden kolayda örnekleme ve gönüllü katılımla 440 denekten veri toplanmıştır. İlk önce değişkenlere ilişkin faktör ve güvenirlik analizleri yapılmış ve takiben korelasyon ve regresyon analizleri ile model test edilmiştir. Yapılan analizler neticesinde korku ve üzüntünün riskten kaçınma davranışı ile pozitif ilişkide olduğu, öfke ve umudun ise direkt bir etkisinin olmadığı ancak bilgi üzerinden dolaylı etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir. Öfkeye ilişkin direkt etkinin bulunamamasının başlıca sebebi Li (2011)’nin belirttiği gibi kültürel sebepler olabilir. Umuda ilişkin direkt etkinin bulunamaması ise Hayenhjelm (2006)’in ifade ettiği gibi umudun bireyin o anki ruh hali ile de ilişkili olmasından kaynaklanabilir. Ayrıca dört duygu durumunun yüksek ve düşük seviyeleri için risk isteği araştırılmış ve düşük üzüntü seviyesinde olan kişiler en fazla risk isteyenler, yüksek korku ve düşük umut seviyesindeki kişiler ise en fazla riskten kaçınanlardır. Cinsiyet temelli olarak da incelendiğinde kadınlarda aynı bulgu sağlanmıştır. Ancak erkeklerde duygu durumları ve seviyeleri ile risk isteği arasında bir farklılaşma tespit edilememiştir. Son olarak her duygu durumunun yüksek ve düşük seviyelerinde cinsiyete göre de bir farklılaşma bulunamamıştır. Bu bulguların hemen hepsi sahasındaki sınırlı ampirik bulguya önemli katkı nitelindedir.
ISSN:1309-0712