Summary: | Âmirî, Kitâbu’l-Emed ale’l-Ebed isimli eserinde ruh-beden ilişkisini ele almıştır. Bu
makale, felsefî bir problem olarak ölümden sonraki yaşam meselesini, filozof tarafından nasıl ele alındığını ortaya koymayı amaçlamaktadır. İnsan bedenini bir düalite üzerinden ele alan Âmirî’ye göre
insan, beden ve nefsten müteşekkildir. İnsan nefsi de ikili bir tasnife tabi tutulmaktadır: Hissî
nefs ve nutkî nefs. Cüz’î, mümkün ve zamanî olanı idrak edebilen hissî nefs, var
olabilmek için bedene ihtiyaç duymaktadır. Tümel, zorunlu ve ebedî olanı idrak
edebilen nutkî nefs, bedene ihtiyaç duymaz ancak onun, bedenle güçlü bir
irtibatı vardır. Filozofun bedenle ilişkisini
yukarıdaki gibi ifade ettiği nefs türlerinden nutkî nefs, ölümden
sonraki süreçle ilişkilendirilmektedir. Kendi başına
kâim olan ve var olmak için bedene ihtiyaç duymayan nutkî nefs, ölümle birlikte
yok olmamaktadır.
Âmirî,
yaratıcı fikrine sahip olan her insanın ahiret hayatının varlığını kabul edeceğini
dile getirmektedir. İnsanda var olan ebedî mükafat düşüncesi, bu iddiaya gerekçe oluşturmaktadır.
Ahiret fikrine sahip olmayan grupların varlığına
kısaca işaret eden filozof, ahiret hayatının varlığını kabul edenleri merkeze almaktadır. Bu noktadan hareketle
felsefecilerin, diğer dinlere mensup olanların ve Müslümanların konu hakkındaki
düşünceleri tartışılmaktadır.
Âmirî, bu değerlendirmeleri sırasında Müslümanlar içerinde Mutezile
haricindeki grupların görüşlerinde haklılık payı bulduğunu ifade etmektedir. Ancak filozofa göre bu mesele, aslî
olarak kutsal kitap merkeze alındığında
anlaşılırlık kazanabilecektir.
|