Karşıtların Birliği: Kûtü’l-Amâre Kuşatması Sonrası İngiliz Savaş Esirlerinin Kayıt-larında Türkler ve Almanlar

“Üzerinde güneşin batmadığı imparatorluk” olarak bilinen İngiltere, genel sonuçları açısından kazananların safında bulunduğu I. Dünya Savaşı’nda (1914-1918) tarihinin en ağır mağlubiyetlerinden birini, 29 Nisan 1916 yılında Bağdat yakınlarındaki Kûtü’l-Amâre’de vuku bulan muharebede yaşamıştır. I. D...

Full description

Bibliographic Details
Main Author: Elnura Azi̇zova
Format: Article
Language:Turkish
Published: Cumhuriyet University 2019-12-01
Series:Cumhuriyet İlahiyat Dergisi
Subjects:
Online Access:https://dergipark.org.tr/tr/pub/cuid/issue/50646/535745?publisher=cumhuriyet
Description
Summary:“Üzerinde güneşin batmadığı imparatorluk” olarak bilinen İngiltere, genel sonuçları açısından kazananların safında bulunduğu I. Dünya Savaşı’nda (1914-1918) tarihinin en ağır mağlubiyetlerinden birini, 29 Nisan 1916 yılında Bağdat yakınlarındaki Kûtü’l-Amâre’de vuku bulan muharebede yaşamıştır. I. Dünya Savaşı’nda aldığı en önemli savaş travmasını oluşturan Kûtü’l-Amâre yenilgisinin ardından İngiliz esirler, galip tarafı oluşturan Türk ve Almanlara yönelik askerî, politik, kültürel ve sosyo-psikolojik değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Bu araştırmada içerik analizi metodu uygulanarak, Kûtü’l-Amâre kuşatması sonrası İngiliz esirlerin kayıtlarına yansıyan Türk ve Alman imajıyla ilgili veriler, niteliksel yöntemle değerlendirilmiştir. Araştırmanın başlıca kaynaklarını oluşturan Charles Towshend’in My Campaign, Barber’in Besieged in Kut and After, Bishop’un A Kut Prisoner, Sandes’in In Kut and Captivity with the Sixth Indian Division, Mousley’in The Secrets of a Kuttite isimli hatıratında, aynı cepheyi oluşturan Türk ve Almanların, millî ve etnik kimlik, dil, din ve kültür gibi önemli unsurlar açısından karşılaştırılmasında, mağlubiyet travmasının etkisiyle zaman zaman abartılı dil ve subjektif bilgiler kullanıldığı gözlemlenmiştir.Özet: Türk savaş tarihinde bir kahramanlık destanı olarak görülen Kûtü’l-Amâre, son dönemlere kadar Türkiye tarihindeki önemiyle kıyaslamada çok az sayıda bilimsel çalışmaya konu olmuştur. Osmanlı askerlerinin Kûtü’l-Amâre’yle ilgili bilgileri de içeren I. Dünya Savaşı’na dair kayıtlarının en erken savaştan yarım asır sonra yayınlanması bunu göstermektedir. Kûtü’l-Amâre’ye katılmış Türk askerlerden farklı olarak, İngiliz askerlerin hatırat ve savaş günlükleri savaştan kısa süre sonra, 1918-1921 yılları gibi kısa sürede yayınlanmışdır. Yazarları, bu hatırat ve günlüklerde bir taraftan Kûtü’l-Amâre yenilgisinin nedenleri hususunda kamuoyunu bilgilendirirken, diğer taraftan İngiliz toplumunda kültür ve medeniyet bakımından farklı gördükleri Osmanlı ve Türk imajı oluşturmuş, dahası bu imajı karşı cephede bulunmasına rağmen pekçok ortak değeri paylaştıkları Alman imajı üzerinden pekiştirmişlerdir.İngiliz esirlerin hatıratlarında Kûtü’l-Amâre zaferinde Osmanlı ordusunun rolü yok denecek kadar aza indirgenmektedir. İngilizler üzerinde gerçek zafer kazanan Türk ordusu değil, Avrupa’nın büyük strateji uzmanı General von der Goltz başta olmak üzere Almanya desteğidir. Hatıratlarda Kûtü’l-Amâre’nin Türklerce alınmasında Almanya desteği dışında kötü hava koşullarının ve coğrafî durumun da etkisi ön plana çıkarılmaktadır. Halil Paşa’nın kısmî katkısı dışında Kûtü’l-Amâre zaferinde Türk ordusunun başarısı görmezden gelinmektedir. Siper ve savunma tekniklerini iyi bilen, fakat taarruz konusunda başarısız bir ordu imajı, Türklerin askerî özelliklerine yönelik hatıratlarda ön plana çıkan değerlendirmelerdendir.Türk ve Alman imajını ekonomik ve politik durum üzerinden değerlendiren İngiliz esirler, Türklerin içinde bulundukları ekonomik ve politik durumla ilgili çok vahim bir tablo çizmektedirler. Bu tabloya göre, yönetimin her aşamasında yolsuzluk ve rüşvet hakimdir. Türkler, ülkenin ekonomisine tamamen hakim olan Almanya’ya olan borcunu ödeyemez durumdadır. Sıradan halkın yanı sıra, ordu da temel ihtiyaçların giderilmesi konusunda büyük zorluklar yaşamaktadır. Almanlar Osmanlı Devleti’ni kendi mülklerine çevirmek için yüksek meblağda borç vererek Türkleri askerî, ekonomik ve politik alanda kendi nüfuzunda tutmaktadır.İngiliz esirler, Kûtü’l-Amâre’de karşılaştıkları Türk askerler örneğinde Türkleri fiziki açıdan iri yapılı, dayanıklı, güçlü ve sağlam vücutlu kişiler olarak karakterize etmektedirler. Hatırat yazarları, ayrıca Türklerin ilk görünüşte olduğu gibi soğukkanlı, sakin ve uysal olmadıklarını, kızdıklarında kaba bir insana dönüştüklerini kaydetmektedirler. İngiliz esirlerin Türklerde potansiyel olarak değerlendirdikleri bir diğer özellik ise, onların çocuksu ruhta olup, küçük şeylere sevinmeleri, ufak şeylerden de darılabilmeleri özelliğidir. Hatırat sahiplerine göre, Almanların, Türklerin bu özelliklerinden yararlanmasına izin verilmemeli, bu potansiyel güç İngilizlerce değerlendirilmelidir.Türklerin ve Almanların ahlakî özellikleri, İngiliz esirlerin en fazla üzerinde durdukları konulardandır. Savaş gibi sıradışı zamanda yazılan bu günlüklerde, düşman askerlerin gerek kuşatma sırasında, gerekse esirlik döneminde sergiledikleri ahlakî özellikler zaman zaman abartılı ve duygusal dille aktarılmaktadır. Yazarlara göre, Türkler, çoğu zaman uygar dünyanın savaş esirlerine karşı uygulamalarından çok geri kalmaktadırlar. Türkler, ahlakî özellikleri bakımından zalim veya acımasız olmaktan ziyade ihmalkâr ve dikkatsiz olarak değerlendirilmektedirler. Onlar, görev sorumluluğu ve çalışkanlık gibi meziyetlere sahip Avrupalılardan farklı olan bu özelliklerini Doğulu kimliklerine borçludurlar. Günlüklerde Türklerin görev sorumluluğu ve insancıl yönleriyle ilgili ahlakî özellikleri, Almanların esirlere karşı gösterdikleri uygar ve insancıl davranışlarla karşılaştırmalı olarak değerlendirilmektedir. Bir Avrupalı olarak Almanlar, çoğu zaman İngilizlere karşı Türklerden daha kibar davranmalarına göre öne çıkmaktadırlar. Hatırat yazarlarına göre, her ne kadar Almanlar İngilizlere karşı cephede düşman olarak savaşmaktaysa da, Osmanlı topraklarında Doğunun barbar halkları arasında yegane uygar halk olarak kendilerine karşı insancıl yaklaşımlarıyla temayüz etmektedirler.Gelişimin diğer alanlarında olduğu gibi, eğitim alanında da İngiliz esirler, Türklerle Almanları karşılaştırmaktadırlar. Türklerin eğitim durumunun çok aşağı olduğu, Ermeni ve Rum tebaasının Osmanlı Devleti’nin beyin ve finans kaynağı olduğunu, bu yüzden Türklerin kendilerinden daha yüksek eğitim düzeyindeki gayrimüslimlerden korktukları vurgulanmaktadır. Eğitim durumu açısından eleştirilen Türklere karşılık, Almanlardan, iletişimden ulaşıma, savaş araç gereçlerinin üstünlüğüne göre takdirle bahsedilmektedir. Osmanlı Devleti’inde gerek ulaşım, gerekse iletişim teknolojisinde Almanların üstünlüğü vurgulanmaktadır. Berlin-İstanbul-Bağdat-Basra demiryolu sebebiyle Almanların Osmanlı sınırlarında büyük yatırım yaptıkları belirtilmektedir. İngiliz esirler, gerek Kûtü’l-Amâre savaşı sırasında, gerekse Anadolu’daki esirlik günlerinde karşılaştıkları iletişim teknolojisi araçları dolayısıyla Almanlardan takdirle bahsetmektedirler. Ulaşım ve iletişim teknolojisi dışında, silahtan haritaya kadar pekçok askerî araç-gereç de Alman yapımı olarak kaydedilmektedir.Askerî, politik, sosyo-kültürel açılardan Türkleri ve Almanları karşıtlar olarak değerlendirilen İngiliz esirler, ortak kültürel mirası paylaştıkları Almanlarla ilgili, cephede teknoloji ve strateji bakımdan tam donanımlı düşman, savaş dışı durumlarda ise insancıl meziyetleriyle temayüz eden bir Avrupalı imajı çizmektedirler. Buna karşılık, Türkler, cephede strateji açısından zayıf olmakla birlikte güçlü bir savunmacı, gözüpek askerler olarak betimlenmektedirler. Diğer yandan, görev ahlakı açısından Türk askerlerinin, esirlere karşı lakayd, ihmalkâr ve sorumsuzca yaklaşımı ön plandadır. İngiliz esirlerin hatıralarında ekonomik, politik, askerî, teknolojik ve ahlakî açıdan karşılaştırılan Türk ve Alman imajı, çoğu zaman Doğulu ve Batılı kimliği üzerine kurgulanmıştır. Günlüklerde Türkler, ekonomik, politik ve kültürel açıdan geri kalmakla Doğu’yu, Almanlar ise gelişim, modernite ve uygarlık açısından Batı’yı simgelemektedirler. İngiliz esirlerin, Kûtü’l-Amâre’de yaşadıkları yenilgi travmasının etkisiyle, her iki tarafla ilgili yaklaşımlarında zaman zaman abartılı ifadelere yer verdikleri, bazen aynı olayla ilgili bilgi ve yorum bakımından farklı detaylar aktardıkları gözlemlenmektedir.
ISSN:2528-9861
2528-987X